• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • https://www.facebook.com/AlperOsmanGenc
  • https://www.twitter.com/aogenc
  • https://www.instagram.com/genchukukburosu
www.genchukuk.info
Vakitler
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi2
Bugün Toplam88
Toplam Ziyaret213488
Üyelik Girişi
Borçlunun mirasçılarına karşı icra takibi…

Murisin ölümü halinde mirasçılar terekeye elbirliği halinde sahip olurlar. Kanundan doğan bu hak çerçevesinde de bütün mirasçıların terekeye ait bütün haklar üzerinde birlikte tasarruf yetkisi vardır. Şayet murisin birden fazla mirasçısı varsa yani terekeye birden çok mirasçı sahipse bu durumda mirasçılar arasında adi ortaklık şeklinde miras ortaklığı söz konusu olur.

 

Kural olarak, terekenin tüzel kişiliği olmadığı için taraf ehliyeti de yoktur. Terekenin borçlu olduğu hallerde, borcun konusunun para dışında bir şey olması halinde, zorunlu takip arkadaşlığı söz konusu olup, takibin bütün mirasçılara yöneltilmesi gerekir. Murisin para borçları için ise, mirasçılar müteselsîlen sorumlu olduklarından, icra takibi mirasçılardan birine, birkaçına veya hepsine birlikte yapılabilir. Ancak mirası reddeden, mirastan ıskat edilen veya mahrum bırakılan kişi (mirasçı sıfatını kaybettiğinden) aleyhine murisin borçlarından dolayı takip yapılamaz. Bu sayılanlar mirasçı sıfatını kaybettiklerinden dolayı miras bırakanın borçlarından sorumlu tutulmazlar.

 

Borçlu ölmeden önce kendisine karşı başlatılmış icra takip işlemleri, borçlunun ölümünden sonra tereke üzerinde devam ettirilir. Burada önemli husus İcra İflas Kanunu 50. maddesi gereğince tereke hakkındaki takip işlemleri ölüm günü dahil 3 gün süre ile durdurulur. Ancak ölümü izleyen üçüncü günün bitiminden sonra takip işlemlerine devam edilebilir.

 

Amme Alacaklarının Tahsil Usûlü Hakkındaki 6183 sayılı Kanunun 50.maddesi uyarınca, mirasçılar, mirası kabul veya ret etmemişlerse bu hususta Türk Medeni Kanunu’nda belirlenmiş olan 3 aylık süre geçinceye kadar haklarındaki takip durdurulacaktır. TMK’da  (Madde 606) mirasın 3 ay içerisinde ret olunabileceği hükme bağlanmış olup, bu süre içerisinde mirasın kabul edildiğine ilişkin bir bilgi edinilmeden mirasçılar hakkında takip yapılmasına imkan bulunmamaktadır.  Ancak, aynı Kanunun 610. maddesi uyarınca, mirası ret süresi sona ermeden mirasçı olarak tereke işlemlerine karışan, terekenin olağan yönetiminde olmayan  veya miras bırakanın işlerinin yürütülmesi için gerekli olanın dışında işler yapan ya da tereke mallarını gizleyen veya kendisine mâleden mirasçı mirası reddedemeyeceğinden, mirası ret hakkından mahrum olan bu mirasçılar hakkında mirası ret süresi beklenilmeden takip işlemlerine devam edilebilir.

 

Terekenin bir mahkeme veya iflas dairesi tarafından tasfiyesini gerektiren hallerde ise takip işlemleri durdurulacak, terekenin tasfiyesini yürüten mercie takibi gereken amme alacakları bildirilecektir.

 

Yürürlükteki Vergi Usul Kanunumuza göre; mükellefin ölümü halinde yükümlülükleri yani borçları, mirası reddetmemiş kanuni ve mansıp mirasçılarına geçer. Bu husus VUK 12. Maddesinde düzenlenmiştir. Mirasçılardan her biri murisin vergi borçlarından kendi miras hisseleri oranında mesul olur. 

 

Tereke üzerinde iştirak halinde mülkiyet söz konusu olduğundan, terekenin alacaklı olduğu durumlarda mirasçılar birlikte hareket etmek zorundadırlar. Bu gibi durumlarda, mecburi takip arkadaşlığı söz konusu olur. Ancak takibi, mirasçılardan biri başlatıp, diğer mirasçılar sonradan buna dahil edilebilir.

 

İLGİLİ/EMSAL YÜKSEK MAHKEME KARARLARI:

 

T.C.

DANIŞTAY

11. Daire

1999/2966 E

2000/3472 K

 

 

MİRASÇILARIN VERGİ SORUMLULUĞU

MİRASI REDDEDEN VARİS, MURİSİN VERGİ BORÇLARINDAN DOLAYI SORUMLU TUTULAMAZ.

 

İçtihat Metni

 

Temyiz İsteminde Bulunan : ... Vergi Dairesi Müdürlüğü

 

İstemin Özeti : ... Bakliyat Pazarlama İthalat İhracat ve Sanayi Anonim Şirketi'nden tahsil edilemeyen 1990 yılının değişik dönemlerine ait vergi alacaklarının, anılan şirketin yönetim kurulu üyesi olan ...'in vefat etmiş olması nedeniyle mirasçısı olan davacıdan tahsili amacıyla adına ödeme emri düzenlenmiştir. İçel 2. Vergi Mahkemesinin 18.3.1999 gün ve E:1998/400, K:1999/84 sayılı kararıyla: 213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun 10. maddesi hükmü uyarınca, kanuni temsilci sıfatıyla ödeme emri düzenlenebilmesi için kamu alacağının öncelikle şirket tüzel kişiliğinden aranması ve alacağın tüzel kişilikten tahsil olanağının kalmamış olması gerektiği, olayda ise bu hususta mahkemelerine ibraz edilmiş bir bilgi ve belgenin bulunmadığının anlaşıldığı gerekçesiyle ödeme emrinin iptaline karar verilmiştir. Vergi dairesi müdürlüğü tarafından, borçlu şirketten tahsil olanağı kalmayan amme alacağının, şirket yönetim kurulu üyesinin mirasçısı olan davacıdan aranmasının yasal olduğu ileri sürülerek mahkeme kararının bozulması istenilmektedir.

 

Savunmanın Özeti : Savunma verilmemiştir.

 

Danıştay Savcısı Sadrı Bozkurt'un Düşüncesi : 213 sayılı Kanunun 12 nci maddesi hükmü uyarınca mükellefin ölümü halinde mükellefin ödevleri mirası reddetmemiş kanuni ve mansup mirasçılara geçtiğinden, davacıların karar tarihi itibariyle mirası reddetmiş bulundurduklarını mahkeme kararı ile kanıtlandığından dava konusu ödeme emirlerine karşı yapılan itirazın borcum yoktur kapsamında kabul edilerek mirasın reddi sebebi ile ödeme emirlerinin anılan yasa hükmü uyarınca iptal edilmesi gerektiği sonucuna varıldığından, ödeme emirlerini iptal eden vergi mahkemesi kararının bu gerekçe ile onanmasının uygun olacağı düşünülmüştür.

 

Tetkik Hakimi Abdurrahman Şimşeksoy'un Düşüncesi : Temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar, 2577 sayılı Kanunun 49. maddesinin 1. fıkrasında sayılan bozma nedenlerine uymadığından, temyiz isteminin reddi ile kararın onanması gerektiği düşünülmektedir.

 

TÜRK MİLLETİ ADINA

 

Hüküm veren Danıştay Onbirinci Dairesince işin gereği görüşüldü:

 

213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun mirasçıların sorumluluğu başlıklı 12. maddesinde, ölüm halinde, mükelleflerin ödevlerinin mirası reddetmemiş kanuni ve mansup mirasçılarına geçeceği, ancak mirasçılardan her birinin murisin vergi borçlarından mirastaki hissesi oranında sorumlu olacağı, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun'un 7. maddesinde de, borçlunun ölümü halinde, mirası reddetmemiş mirasçılar hakkında bu kanun hükümlerinin uygulanacağı hükme bağlamıştır.

 

Yukarda yer verilen yasa maddelerinin birlikte incelenmesinden, vefat eden mükellef ya da sorumluların vergi borçlarından sorumlu tutulacak mirasçıların mirası reddetmemiş olması gerektiği, mirasın reddi halinde murisin vergi borçlarından mirasçıların sorumlu tutulmalarının mümkün olmadığı anlaşılmaktadır.

 

Olayda ise mirasçı olan davacının, murisi olan ...'in terekesinin borca batık olması sebebiyle, ... 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 23.6.1999 gün ve E:1998/808, K:1999/518 sayılı kararıyla mirasın hükmen reddedilmiş olduğunun tespitine karar verildiği ve kararın 31.3.2000 gününde kesinleştiği görülmektedir.

 

Bu durumda, borçlu şirketin kanuni temsilcisi olması nedeniyle şirket vergi borçlarından sorumlu tutulan muris ...'in mirasının reddolunduğu mahkeme kararıyla sabit olduğundan, davacı adına mirasçı sıfatıyla düzenlenen ödeme emrinde yasal uyarlık bulunmamaktadır.

 

Açıklanan nedenlerle vergi dairesi temyiz isteminin reddine, 21.9.2000 gününde oybirliği ile karar verildi.

-------
 

T.C.

Yargıtay

12. Hukuk Dairesi

 

Esas No:2013/27022

Karar No:2013/33535

K. Tarihi:30.10.2013

 

Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki alacaklı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü :

Alacaklı tarafından, borçlu muris Hüseyin Ertaş'ın ölümü üzerine mirasçılarına karşı kambiyo senetlerine özgü haciz yoluyla takip başlatıldığı, mirasçı Seher Ertaş'ın sorumlu olduğu miktarın ödeme emrinde gösterilmediğini senetteki imzayı ve borcu kabul etmediğini beyan ederek ödeme emrinin iptalini ve imza incelemesi yapılmasını talep ettiği, mahkemece ödeme emrinde miras payı oranında borç miktarının gösterilmediği gerekçesiyle iptaline karar veriildiği görülmüştür.

 

 

Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 641.maddesi gereğince paylaşımdan önce mirasçılar tereke borçlarından müteselsilen sorumludurlar. Aynı kanunun 681. maddesi gereğince de mirasçılar, bölünmesine veya nakline alacaklı tarafından açık veya örtülü olarak rıza gösterilmemiş olan tereke borçlarından dolayı, paylaşmadan sonra da bütün malvarlıklarıyla müteselsilen sorumludurlar.

 

TMK'nun 682. maddesindeki miras payı oranında ödemeyle yükümlülük üçüncü kişilere karşı değil, mirasçıların birbirlerine karşı rücu haklarına ilişkin bir düzenlemedir. Murisin mirasını reddetmeyen her bir mirasçı, murisin borçlarından müteselsilen ve müştereken sorumludur.

 

O halde mahkemece mirasçıların sorumlu oldukları miktarların ödeme emrinde gösterilmesi gerektiğine ilişkin şikayetin reddi ile sair itirazların incelenmesine geçilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile ödeme emrinin iptaline karar verilmesi isabetsizdir.

 

SONUÇ : Alacaklının temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK. 366 ve HUMK’nun 428.maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), peşin alınan harcın istek halinde iadesine, ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 30.10.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.

 -----------

T.C.

YARGITAY

12. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO:2015/21311

KARAR NO:2015/31335

KARAR TARİHİ: 11.12.2015

 

 

Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki alacaklı F. K. tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü:

 

Alacaklı tarafından murisleri tarafından imzalanan protokolden kaynaklanan alacağın tahsili için mirasçılar hakkında genel haciz yolu ile ilamsız icra takibine başlandığı, örnek 7 numaralı ödeme emrinin borçlulara 04.03.2014 tarihinde tebliğ edildiği, borçluların ise 07.11.2014 tarihinde icra mahkemesine yaptıkları başvuruda mirası reddettiklerine ilişkin 08.07.2014 tarihli mahkeme kararını sunarak takibin iptalini istedikleri anlaşılmıştır.

 

İcra takibine konu protokolün borçlusu, takip borçlularının murisi olup, takip muteriz borçlular hakkında mirasçı sıfatı ile yapılmaktadır. Borçlular ise mirası reddettiklerinden murisin borcundan sorumlu olmadıklarını ileri sürerek takibin iptalini istemişlerdir. Bir diğer ifade ile borçlu olmadıklarını ileri sürmektedirler.

 

Hukuk Genel Kurulu’nun, 19.11.2014 tarih ve 2013/12-2240 esas 2014/929 karar sayılı kararında, borçluların mirası reddettikleri nedeniyle borçlu olmadıklarına yönelik iddialarının borca itiraz olup, ödeme emri tebliği üzerine yasal sürede yapılması gerektiği kabul edilmiştir.

 

Dairemizce, anılan karar doğrultusunda içtihat değişikliğine gidilerek, Hukuk Genel Kurulu’nca kabul edilen ilke benimsenmiştir.

 

“İmzaya itiraz dışındaki diğer bütün itirazlara borca itiraz denir. Mesela ödeme, …sıfat itirazı gibi…. Borçlunun borcu olmadığına ilişkin itirazı, takip konusu senedin karşılıksız olduğu (veya kaldığı), hatır senedi olduğu, teminat senedi olduğu, anlaşmaya aykırı doldurulduğu, kambiyo senedinde tahrifat yapıldığı, borçlunun senedin düzenlendiği tarihte temyiz kudretine sahip olmadığı, mirası reddetmiş olduğu veya mirasın hükmen reddedilmiş olduğu gibi sebeplere dayanır.” (Prof. Dr. Baki KURU; İcra ve İflas Hukuku El Kitabı, s.197, Kasım 2004-İstanbul)

 

Öte yandan, İİK. nun 53.maddesine göre; borçlunun ölüm günü ile beraber üç gün içinde takip geri bırakılır. Mirasçı mirası kabul veya reddetmemişse mirası ret süresince mirasçılar hakkında takip yapılamaz. Bu maddenin uygulanabilmesi için icra takibinin mirasın reddi süresinde yapılması ya da murisin takibe başlandıktan sonra ölmüş olması gerekir. İİK. nun 53.maddesine aykırı olarak takip yapılması ya da takip işlemlerine devam edilmesi nedenlerine dayalı olarak ilgililer İİK. nun 16.maddesi uyarınca icra mahkemesine şikayette bulunabilirler. İİK. nun 53.maddesine aykırılık iddiası ise kamu düzeni ile ilgili olduğundan İİK. nun 16/2.maddesi uyarınca şikayet süresiz olacaktır.

 

Somut olayda murisin takipten önce 08.11.2013 tarihinde öldüğü ve mirası ret süresi geçtikten sonra 17.02.2014 tarihinde mirasçılar hakkında takip başlatıldığı görülmektedir. İcra takibi mirası ret süresi geçtikten sonra başlatılmış olmakla olayda İİK. nun 53.maddesinin ve dolayısıyla aynı Kanun’un 16.maddesinin uygulama yeri yoktur.

 

Şu hale göre, borçluların başvurusu, borca itiraz niteliğinde olup, borca itirazın ise takibin şekline göre uygulanması gereken İİK. nun 62/1. maddesi uyarınca ödeme emrinin tebliğinden itibaren yasal 7 günlük sürede icra dairesine yapılması zorunludur. [u]Pek tabidir ki ödeme emri tebliğ tarihi itibariyle mirasın reddi yoluna başvurulmuş olmakla, henüz yargılamanın devam ediyor olması durumunda, borçlunun mirası reddettiğini İİK. nun 62/1.maddesinde öngörülen yasal sürede icra dairesine itiraz olarak bildirmesi halinde itirazın kaldırılması talebinin incelenmesi sırasında bu dava bekletici mesele yapılacaktır. (İİK. m.68/4)

 

O halde, icra takibinin şekline göre borçluların borca itirazlarını icra müdürlüğü yerine icra mahkemesine bildirmesi gereksiz ve geçersiz bir işlem olup, sonuç doğurmayacağından, mahkemece istemin reddine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe kabulü ile takibin iptali yönünde hüküm tesisi isabetsizdir.

 

SONUÇ : Alacaklının temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK'nun 366 ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 11.12.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.

 -----------

T.C.

YARGITAY

12.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2013/13514

KARAR NO: 2013/21516

KARAR TARİHİ.10.06.2013

 

Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki borçlu tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi E.Ö. tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü :

 

Takip öncesinde ölen borçlunun mirasçılarının da aralarında bulunduğu borçlulara karşı kambiyo senetlerine mahsus takip başlatıldığı, mirasçı borçlulardan Naciye Altıntaş'ın takibe itirazda bulunduğu, mahkemece borçlunun tüm itirazlarının reddine karar verildiği anlaşılmıştır .

 

Mirasçı borçlunun itiraz tarihi itibariyle mirasın reddi talebi yoksa da, yargılama aşamasında ibraz edilen karara göre şikayetçi borçlunun, 3 aylık yasal süre içerisinde Medeni Kanun'un 606. maddesi kapsamında sulh hukuk mahkemesine başvurarak, muris İ.A.'ın mirasını reddettiği, Küçükçekmece 3. Sulh Hukuk Mahkemesinin 14/12/2012 tarih ve 2012/** - ** E.K. sayılı kararı ile 26/09/2012 tarihi itibariyle mirasın kayıtsız şartsız reddedildiğinin tespit edildiği görülmektedir. Bu durumda İİK. nun 53. maddesi uyarınca mirasçı hakkında takip yapılması mümkün değildir. Buna göre mirasçı mirasın reddine ilişkin karara istinaden icra mahkemesine başvurarak hakkındaki takibin iptalini isteyebilir.

 

Mirasçı sıfatı ile hakkında takip yapılan borçlunun bu başvurusu, İİK.nun 16.maddesi kapsamında şikayet olarak kabul edilmelidir. Bu konudaki şikayet kamu düzeni ile ilgili olup, İİK.nun 16/2.maddesi uyarınca süreye tabi değildir.

 

O halde mahkemece mirasın reddi kararı uyarınca şikayetin kabulü ile şikayet eden borçlu hakkındaki takibin iptaline karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile reddine karar verilmesi isabetsizdir.

 

SONUÇ :Borçlunun temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK'nun 366 ve HUMK'nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 10.06.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.

 -------------

YARGITAY 12. Hukuk Dairesi

2016/1285 E.

2016/16505 K.

MAHKEMESİ             :İcra Hukuk Mahkemesi

 

İCRA TAKİBİNDE REDDİ MİRAS İTİRAZI BORCA İTİRAZDIR, SÜRESİNDE YAPILMALIDIR

 

Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki borçlu tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü:

 

Sair temyiz itirazları yerinde değil ise de;

 

Alacaklı tarafından muris... mirasçıları hakkında kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile başlatılan icra takibinde, borçlu ... icra mahkemesine başvurusunda, diğer itirazlarının yanında, murisin mirasının .... Sulh Hukuk Mahkemesi'nin 2010/1196 Esas 2010/1503 Karar sayılı ilamı ile reddedildiğini, bonoların takip öncesinde zamanaşımına uğradığını ileri sürerek itiraz etmiş, mahkemece itirazın reddine karar verilmiştir.

 

İcra dosyasının incelenmesinde; icra takibine konu bonolarda borçlunun murisinin avalist olduğu ve takibin, borçlu hakkında mirasçı sıfatı ile yapıldığı, borçlunun icra mahkemesine başvurusunda; mirasın reddi kararı nedeniyle borçlu olmadığını, bonoların takip öncesi zamanaşımına uğradığını ileri sürdüğü anlaşılmaktadır.

 

Somut olayda, murisin takipten önce 07.06.2010 tarihinde öldüğü, mirasçılar hakkında 06.05.2013 tarihinde takip başlatıldığı, ödeme emrinin borçlu ...'na 13.03.2015 tarihinde tebliğ edildiği, .... Sulh Hukuk Mahkemesi'nin 2010/1196 Esas 2010/1503 Karar sayılı mirasın reddine ilişkin kararının 30.11.2010 tarihinde verildiği, 18.12.2010 tarihinde bu kararın kesinleştiği, dolayısıyla mirasın reddine ilişkin ilamın icra takibinden ve ödeme emrinin tebliğinden önce alındığı, borçlunun itirazının ise yasal süresi içerisinde yapıldığı görülmektedir.

 

Hukuk Genel Kurulu’nun, 19.11.2014 tarih ve 2013/12-2240 Esas 2014/929 Karar sayılı ilamında; borçluların mirası reddetmeleri nedeniyle borçlu olmadıklarına yönelik iddialarının borca itiraz niteliğinde olup, ödeme emrinin tebliği üzerine yasal süre içerisinde yapılması gerektiği kabul edilmiştir. Dairemizce de, anılan karar doğrultusunda içtihat değişikliğine gidilerek, Hukuk Genel Kurulu’nca kabul edilen ilke benimsenmiştir.

 

Öte yandan, borçlunun, bonoların takipten önce zamanaşımına uğradıklarına ilişkin itirazı hakkında mahkemece olumlu ya da olumsuz bir karar verilmemiş olması da doğru bulunmamıştır.

 

O halde, mahkemece, borçlunun dilekçesinde ileri sürdüğü itirazlarının esasının incelenerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeye dayalı olarak yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.

 

SONUÇ : Borçlunun temyiz itirazlarının kısmen kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK'nun 366 ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), peşin alınan harcın istek halinde iadesine, ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 09.06.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Hazırlayan: Stj. Av. Alper Osman Genç – İstanbul Barosu (Şubat 2018)

  
20088 kez okundu

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın