• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • https://www.facebook.com/AlperOsmanGenc
  • https://www.twitter.com/aogenc
  • https://www.instagram.com/genchukukburosu
www.genchukuk.info
Vakitler
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi1
Bugün Toplam31
Toplam Ziyaret213431
Üyelik Girişi
Boşanma Davası Sürerken Kocanın Başka Kadınla İlişkisi…

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, eşlerin sadakat yükümlülüğünün evlilik birliğinin sona ermesine kadar devam ettiğini ve boşanma davası devam ederken başka bir kadınla evlilik dışı ilişkiye giren kocanın kusurlu olduğuna hükmetti.

 

Kararda; boşanma davası açıldıktan sonra kocanın başka bir kadınla ilişkiye girmesinin, 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 185. Maddesinde düzenlenen ve eşlerin yasal olarak birbirlerine karşı hak ve yükümlülüklerinin belirlendiği hükme aykırı olduğu belirtilerek; ‘Söz konusu maddenin üçüncü fıkrasında düzenlenen sadakat yükümlülüğünün evlilik birliği süresince devam etmesi gerekir. Boşanma kararı verilip kesinleşinceye kadar evlilik birliği süreceğinden, bu durumun doğal sonucu olarak taraflar arasında sadakat yükümü de evlilik birliğinin sona ermesine kadar devam edecektir. Bu düzenleme dikkate alındığında, kocanın evlilik birliği sona ermeden, diğer bir anlatımla sadakat yükümü devam ederken başka bir kadın ile evlilik dışı ilişkiye girdiği hususunun hüküm kurulurken dikkate alınması gerekir’ ifadelerine yer verildi.

 

Hukuk Genel Kurulu ayrıca; kocanın evlilik birliği devam ederken yapmış olduğu sadakatsizlik nedeniyle daha fazla kusurlu olduğunun altını çizerek, diğer eş lehine manevi tazminata hükmedilmesi gerektiğine hükmetti. Kararda kocanın söz konusu sadakatsiz davranışının, diğer eşin kişilik haklarını zedelediği belirtildi.

 

 

İçtihat Metni:

 

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu

Esas No:2010/636

Karar No:2010/680

K. Tarihi: 22.12.2010

 

Davacı-davalı kadının temyizine gelince;

 

Toplanan delillerden cinsel birlikteliği gerçekleştiremeyen, ailesinin hakaretlerine ses çıkarmayan, eşini evden kovan ve başka bir kadınla ilişkiye giren davalı-davacı koca daha ziyade kusurludur.

 

Türk Medeni Kanunu’nun 174/2 maddesi, boşanmaya sebebiyet vermiş olan olaylar yüzünden kişilik hakları saldırıya uğrayan tarafın, kusurlu olandan manevi tazminat isteyebileceğini öngörmüştür. Toplanan delillerden evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına sebep olan olaylarda tazminat isteyen kadının ağır ya da eşit kusurlu olmadığı, bu olayların kişilik haklarına saldırı teşkil ettiği anlaşılmaktadır. O halde mahkemece, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, tazminata esas olan fiilin ağırlığı ile hakkaniyet kuralları (TMK.4 BK.42,43,44,49) dikkate alınarak kadın yararına uygun miktarda manevi tazminata hük-medilmesi gerekir. Bu yönün dikkate alınmaması doğru görülmemiştir.

 

Toplanan deliller ve özellikle tanık R. nin beyanından davacı-davalı kadının evden ayrılırken bileziklerinin rızası hilafına elinden alındığı anlaşılmaktadır. Kadının talep ettiği bilezikler yönünden bilirkişi incelemesi yaptırılarak sonucu uyarınca karar verilmesi gerekirken davanın reddine karar verilmesi doğru bulunmamıştır.” Gerekçesi ile kısmen bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece manevi tazminat yönünden önceki kararda direnilmiştir.

 

TEMYİZ EDEN: Davacı-Davalı A.E.(G.) vekili

 

HUKUK GENEL KURULU KARARI

 

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

 

Dava; karşılıklı boşanma, maddi-manevi tazminat ve ziynet alacağı istemine ilişkindir.

 

Davacı-Davalı A. vekili, taraflar arasında davalının kusuru nedeniyle cinsel ilişki gerçekleşmeyince davalının davacıyı hem fiziksel hem de psikolojik şiddete maruz bıraktığını ileri sürerek tarafların boşanmasını, davacıya düğünde takılan takıların bedeli olan 2.500.00 TL'nin davalıdan tahsilini, 10.000 TL manevi tazminat ile 150 TL tedbir ve yoksulluk nafakasına hükmolunmasını istemiştir.

 

Davalı-Davacı A. vekili, cinsel ilişkide bulunamamaları üzerine A.'nın soruna tıbbi çözüm bulmak yerine evliliklerinin onbeşinci gününde ailesi ile gitmek istediğini, bütün ısrarlara ragmen yirminci gün ailesi ile birlikte İzmir'e döndüğünü ve eşine yönelik olarak “erkekliği yok, yanaşamadı” türünden dedikodular çıkmasına sebep olduğunu, bu durumun evlilik birliğini temelinden sarstığını ileri sürerek tarafların boşanmalarına, davacının uğradığı maddi ve manevi zarar nedeniyle 10.000 TL manevi tazminatın tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

 

Yerel Mahkemece, “her iki tarafın iddialarının usulünce kanıtlanamadığı ancak vuku bulan ayrılık akabinde tarafların bir araya gelip evlilik birliğini ihya etmek için yeterli ve etkin çaba göstermek yerine ailelerin de karıştığı ve tarafların birbirlerine karşı sevgi, saygı, güven ve hoşgörüyü tamamıyla ortadan kaldıracak şekilde karşılıklı suçlama ve kavgalarla evlilik birliğinin her iki tarafın kusuruyla temelinden sarsılmasına yol açtıkları gerekçesi ile tarafların açtıkları her iki boşanma davasının kabulüne, eşit kusurlu oldukları dikkate alınarak maddi-manevi tazminat istemlerinin ve davacı-davalı A.'nın ziynet eşyalarının davalı-davacı A. tarafından alıkonulup iade edilmediği iddiası kanıtlanamadığından ziynet bedelinden alacak isteminin reddine, 150 TL yoksulluk nafakasının davalı-davacı A.'dan alınıp davacı-davalı A.'ya verilmesine” karar verilmiş; tarafların maddi-manevi tazminat, nafaka ve ziynet eşyası yönünden temyizi üzerine Özel Dairece yukarıda yazılı gerekçe ile kısmen bozulmuştur.

 

Yerel mahkeme ziynet eşyalarına yönelik bozma kararına uymuş ve bu hususta açılan davayı tefrik ederek ayrı bir esasa kaydetmiş, manevi tazminat yönünden ise aynı gerekçe ile önceki kararında direnmiştir. Hükmü temyize Davacı-karşı davalı kadın vekili getirmektedir.

 

Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davacı-davalı kadın yararına manevi tazminata hükmetme koşullarının gerçekleşip gerçekleşmediği noktasındadır.

 

4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu (TMK)'nın 174/2 maddesi uyarınca, boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan taraf, kusurlu olan diğer taraftan manevi tazminat adıyla uygun miktarda bir para ödenmesini isteyebilir.

 

Somut olayda, tarafların evlilik boyunca cinsel yönden bir araya gelemedikleri sabit olmakla birlikte boşanma davası açıldıktan sonra davalı-davacı kocanın başka bir kadınla ilişkiye girdiği anlaşılmaktadır.

 

Kural olarak, sadece dava dilekçesinde bildirilmiş olan vakıalar davanın sınırını belirler ve mahkemece ancak bu vakıalar hakkında inceleme ve değerlendirme yapılabilir. Dava tarihinden sonra meydana gelen maddi ve olgunun değerlendirilmesi ve hükme esas alınması olanaklı değildir.

 

Ne var ki Hukuk Genel Kurulu'nun 26.11.2008 gün 2008/3-7698 E., 2008/711 K. Sayılı kararında da aynen benimsendiği gibi boşanma davası açıldıktan sonra gerçekleşen bir kısım olaylar somut olayın özelliğine göre dava sonucunu etkileyebilir.

 

4721 Sayılı TMK'nın 185. maddesi eşlerin yasal olarak birbirlerine karşı hak ve yükümlülüklerini düzenlemektedir. Aynı maddenin üçüncü fıkrasında düzenlenen sadakat yükümlülüğünün de evlilik birliği süresince devam etmesi gerekir.

 

Somut uyuşmazlıkta, henüz boşanma kararı verilmeden kocanın başka bir kadınla ilişkiye girdiği anlaşılmıştır.

 

4721 Sayılı Kanun'un 185. maddesi hükmü uyarınca boşanma kararı verilip kesinleşinceye kadar evlilik birliği süreceğinden, bu durumun doğal sonucu olarak taraflar arasında sadakat yükümü de evlilik birliğinin sona ermesine kadar devam edecektir.

 

Bu düzenleme dikkate alındığında, kocanın evlilik birliği sona ermeden, diğer bir anlatımla sadakat yükümü devam ederken başka bir kadın ile evlilik dışı ilişkiye girdiği hususunun hüküm kurulurken dikkate alınması gerekir.

 

Özellikle, tarafların kusur durumuna etkili olan bu husus göz ardı edilmemelidir.

 

Hal böyle olunca; davalı-davacı koca evlilik birliği devam ederken yapmış olduğu sadakatsizlik nedeniyle daha fazla kusurlu olup, bu nedenle kişilik hakkı saldırıya uğrayan ve eşit kusurlu olmayan eş lehine manevi tazminata hükmedilmesi gerekir.

 

O halde, Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

 

SONUÇ

 

Davacı-davalı A.E.(G) vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının manevi tazminat yönünden Özel Daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı HUMK'un 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 22.12.2010 gününde, oy çokluğu ile karar verildi.

 

  
973 kez okundu

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın