• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • https://www.facebook.com/AlperOsmanGenc
  • https://www.twitter.com/aogenc
  • https://www.instagram.com/genchukukburosu
www.genchukuk.info
Vakitler
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi1
Bugün Toplam56
Toplam Ziyaret216820
Üyelik Girişi
İşçinin Bordrodaki Maaşının Gerçeği Yansıtmaması…

İş hayatında birçok işverenin daha az vergi ve sigorta ödemek amacıyla işçinin maaşını bordroda farklı göstermesi uygulamasıyla sıkça karşılaşılmaktadır. Birçok işçi de işini kaybetmemek adına bu hususa rıza göstermek zorunda kalmaktadır. Bordrosunda gösterilen rakam, fiili olarak aldığı rakamdan farklı olan işçiler bunun sıkıntısını daha çok emekli olunca hissediyor. Çalışırken mecburiyetten uygulamaya boyun büken işçiler, bu hususu ancak işverenle aralarında hukuki bir problem çıktığında ileri sürebiliyor.

İş davalarına konu olan ücret uyuşmazlıklarında gerçek rakamın mahkemelerce nasıl belirleneceğine dair, Yargıtay tarafından emsal bir karar verildi. Erzurum’da yaşanan uyuşmazlıkta davacı işçi ve davalı işveren arasında ücret noktasındaki uyuşmazlık yargıya taşındı. Bordroya yansıtılan maaşının işverenle aralarında anlaştıkları ve fiili olarak aldığı rakamdan daha düşük olduğunu dile getiren işçinin iddiası yerel mahkeme yargılamasından sonra Yargıtay incelemesine konu oldu.

Konuyla ilgili emsal nitelikte bir karara imza atan Yargıtay 22.Hukuk Dairesi, İş Kanunu’na göre ücretin tanımını yaparak; ‘4857 sayılı İş Kanunu’nda 32. maddenin ilk fıkrasında, genel anlamda ücret, bir kimseye bir iş karşılığında işveren veya üçüncü kişiler tarafından sağlanan ve para ile ödenen tutar olarak tanımlanmıştır. Ücret kural olarak dönemsel (periyodik) bir ödemedir. Kanunun kabul ettiği sınırlar içinde tarafların sözleşme ile tespit ettiği belirli ve sabit aralıklı zaman dilimlerine, dönemlere uyularak ödenmelidir. Yukarıda değinilen Yasa maddesinde bu süre en çok bir ay olarak belirtilmiştir’ şeklinde ücretle ilgili detaylı bir tespite yer verdi.

Çalışma yaşamında daha az vergi ya da sigorta pirimi ödenmesi amacıyla zaman zaman, iş sözleşmesi veya ücret bordrolarında gösterilen ücretlerin gerçeği yansıtmadığının görüldüğünün de altını çizen Yargıtay, ‘Bu durumda gerçek ücretin tespiti önem kazanır. İşçinin kıdemi, meslek unvanı, fiilen yaptığı iş, işyerinin özellikleri ve emsal işçilere ödenen ücretler gibi hususlar dikkate alındığında imzalı bordrolarda yer alan ücretin gerçeği yansıtmadığı şüphesi ortaya çıktığında, bu konuda tanık beyanları gözetilmeli ve işçinin meslekte geçirdiği süre, işyerinde çalıştığı tarihler, meslek unvanı ve fiilen yaptığı iş bildirilerek sendikalarla, ilgili işçi ve işveren kuruluşlarından emsal ücretin ne olabileceği araştırılmalı ve tüm deliller birlikte değerlendirilerek bir sonuca gidilmelidir’ diyerek gerçek rakamın nasıl tespit edileceğine dair yerel mahkemelere de yol gösterdi.

 

 

Y A R G I T A Y   K A R A R I

YARGITAY 22. Hukuk Dairesi        

2017/16771 E.     

2017/9342 K.

 

"İçtihat Metni"

 

MAHKEMESİ              :İş Mahkemesi

DAVA TÜRÜ               : ALACAK

 

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davalı ... vekili tarafından istenilmekle, temyiz talebinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

 

 

Davacı vekili, müvekkilinin davalıların Erzurum’daki işyerinde inşaat işçisi olarak günlük 120,00 TL ücretle çalıştığını, çalıştığı süre içerisinde ücretlerinin ödenmediğini belirterek fazla mesai, hafta tatili ve ücret alacaklarının hüküm altına alınmasını talep etmiştir.

Davalı şirket, davaya cevap vermemiştir.

Davalı ... vekili, ihale makamı olduklarını ve alacaklardan sorumlu tutulamayacaklarını belirterek davanın husumet ve esas yönünden reddini savunmuştur.

Mahkemece, toplanan deliller ve bilirkişi raporu doğrultusunda davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Karar, süresi içerisinde davalı ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.

1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre davalı ... vekilinin aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.

2-Taraflar arasında ihale makamı olan davalı TOKİ'nin ücret alacağından sorumluluğu noktasında uyuşmazlık bulunmaktadır.

4857 sayılı İş Kanunu'nun 36. maddesinin 2. fıkrasında ihale makamının sorumluluğu düzenlenmiş, ihale makamının sorumluluğu işçinin her hakediş dönemi için olan ücret alacaklarının üç aylık tutarı ile sınırlı tutulmuş; ancak bunun için de hakediş ödeneceği ilgili idare tarafından işyerinde şantiye şefliği işyeri ilan tahtası veya işçilerin toplu bulunduğu yerler gibi işçilerin görebileceği yerlere yazılı ilan asılmak suretiyle duyurulması gerektiği belirtilmiştir.

Dosya içeriğine göre, hükme esas alınan bilirkişi raporunda davalı TOKİ'nin ihale makamı kabul edilmesi durumunda son üç aylık ücret alacağından sorumlu tutulacağı belirtilerek hesaplama yapılmıştır. Davacı, farklı hakediş dönemleri bulunduğunu bildirmiş ve TOKİ'nin sorumlu tutulması gereken ücret alacağını daha yüksek miktar üzerinden ıslah etmiştir. Mahkemece, TOKİ'nin ihale makamı olduğu açıklandıktan sonra başka bir gerekçe bildirilmeden, ücret alacağından sorumluluğu talep edilen miktara göre belirlenmiştir. Ancak gerek davalı idarenin sorumluluğu bulunup bulunmadığı gerekse hakediş dönemleri açıklığa kavuşturulmamıştır.

Bu durumda, davalı idare ile yapılan tüm sözleşme ve ekleri ilgili şirketten celbedilmeli, yüklenici firma tarafından işçilerin ücret bordrolarının düzenlenip düzenlenmediği araştırılmalı, ücret bordroları düzenlenmiş ise ihale makamı olan davalı idareye verilip verilmediği, verilmiş ise ücret bordrolarının ihale makamı tarafından hak edişlerin ödenmesi sırasında değerlendirilip değerlendirilmediği ve talep konusu alacağın hangi hakediş dönemine rastladığı idare tarafından dayanılan belgelerle karşılaştırılarak tespit edilmeli, ihale makamı olan davalı idarenin 4857 sayılı Kanun'un 36. maddesi uyarınca davacının ücret alacağından sorumlu tutulmasını gerektirecek koşulların oluşup oluşmadığı ve oluşmuşsa miktarı duraksamaya yer vermeyecek şekilde tespit edilerek sonuca gidilmelidir. Tüm bu yönler gözetilmeden eksik inceleme ile karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.

3-Taraflar arasındaki diğer sorun davacının çalışma süresi konusundadır.

Davacı, talep konusu dönemde davalı ... Şirketi Ltd. Şti. üzerinden sigortalı gösterildiğini, ancak bir kısım çalışmalarının Sosyal Güvenlik Kurumuna bildirilmediğini savunmuştur. Seri halde incelenen dava dosyalarında, davacıların sigorta bildirimlerinin davalı şirket ve aynı sigorta sicil numarasına sahip dava dışı bir kısım şirketlerden yapıldığı ayrıca eksik gün bildiriminde bulunulduğu anlaşılmaktadır. Hükme esas alınan bilirkişi raporunda söz konusu şirketler nezdindeki çalışmaların kesintisiz devam ettiği kabul edilerek hesaplama yapılmıştır. Ancak bu konuda yapılan araştırma ve inceleme hüküm kurmaya elverişli değildir. Bu durumda, anılan şirketlere ilişkin ticaret sicil kayıtları getirtilmeli, tanıklar her bir dosya bakımından ayrı ayrı dinlenip sorularak davacının, talep konusu dönem içerisinde, davalı işyerinde kesintisiz çalışıp çalışmadığı açıklığa kavuşturulmalıdır. Eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi hatalıdır.

4-Davacı ve davalı arasında işçiye ödenen aylık ücretin miktarı konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır.

4857 sayılı İş Kanunu’nda 32. maddenin ilk fıkrasında, genel anlamda ücret, bir kimseye bir iş karşılığında işveren veya üçüncü kişiler tarafından sağlanan ve para ile ödenen tutar olarak tanımlanmıştır.

Ücret kural olarak dönemsel (periyodik) bir ödemedir. Kanunun kabul ettiği sınırlar içinde tarafların sözleşme ile tespit ettiği belirli ve sabit aralıklı zaman dilimlerine, dönemlere uyularak ödenmelidir. Yukarıda değinilen Yasa maddesinde bu süre en çok bir ay olarak belirtilmiştir.

Çalışma yaşamında daha az vergi ya da sigorta pirimi ödenmesi amacıyla zaman zaman, iş sözleşmesi veya ücret bordrolarında gösterilen ücretlerin gerçeği yansıtmadığı görülmektedir. Bu durumda gerçek ücretin tespiti önem kazanır. İşçinin kıdemi, meslek unvanı, fiilen yaptığı iş, işyerinin özellikleri ve emsal işçilere ödenen ücretler gibi hususlar dikkate alındığında imzalı bordrolarda yer alan ücretin gerçeği yansıtmadığı şüphesi ortaya çıktığında, bu konuda tanık beyanları gözetilmeli ve işçinin meslekte geçirdiği süre, işyerinde çalıştığı tarihler, meslek unvanı ve fiilen yaptığı iş bildirilerek sendikalarla, ilgili işçi ve işveren kuruluşlarından emsal ücretin ne olabileceği araştırılmalı ve tüm deliller birlikte değerlendirilerek bir sonuca gidilmelidir.

Dosya içeriğine göre, davacı günlük 120,00 TL ve aylık 3.600,00 TL ücretle çalıştığını iddia etmiştir. Erzurum Esnaf ve Sanatkârlar odasından yapılan emsal ücret araştırmasında kalıpçı olarak çalışan işçinin 2013 yılında günlük 120,00 TL ücret alabileceği bildirilmiştir. Hükme esas alınan bilirkişi raporunda, emsal ücret araştırması esas alınarak davacının iddia ettiği ücretle çalıştığı kabul edilmiş ve bu doğrultuda hesaplama yapılmıştır. Ancak dosya içeriğine göre, davacının yaptığı iş somut olarak ortaya koyulmamıştır.

Bu sebeple öncelikle seri halde incelenen dava dosyalarında her bir davacının yaptığı iş gerekirse davacı ve tanıklardan sorularak ayrı ayrı belirlenmelidir. Ardından işyerinde çalıştığı tarihler, fiilen yaptığı iş bildirilerek ilgili işçi ve işveren kuruluşlarından emsal ücretin ne olabileceği yeniden sorulmalı ve tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonuca gidilmelidir. Eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.

5-6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 26. maddesinde yer alan “Hâkim, tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır; ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Duruma göre, talep sonucundan daha azına karar verebilir.” hükmü uyarınca taleple bağlılık kuralına aykırı olarak talepten fazlasına karar verilmesi usule aykırıdır.

Kabule göre de, davacı taraf davalı TOKİ'nin sorumlu tutulması gereken ücret alacağı miktarını 24.360,00 TL olarak ıslah etmiş olup 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 26. maddesine aykırı olarak 26.360,00 TL üzerinden hüküm kurulması hatalıdır.

SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan sebeplerden BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 24.04.2017 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

Hazırlayan: Av.Alper Osman Genç –  İstanbul Barosu

 

  
1657 kez okundu

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın